top of page

Birey Toplum Arasındaki Yolculuğun Kısa Bir Denemesi



Bu yazımda, modernleşme süreci ile birlikte daha fazla duymaya başladığımız birey ve bireysellik konusu üzerinden "sen-ben" "banane - sanane" "grup" "öteki" gibi kavramlarla klasik bir tartışma olan toplum mu bireyi etkiler birey mi toplumu etkiler gibi bir tartışmadan ziyade toplum olma yolculuğunu olabildiğince kısaca yazmaya çalışacağım.


Birey en genel anlamda toplumu oluşturan en küçük mikro parçalardan biri olarak tanımlanabilir (aslında toplumun en küçük parçası aile diye anılır, şekilde bunun yeri "grup" kısmıdır, en temel anlamda bireyden başlamam daha makul olacaktı). Bu anlamda birey kavramı daha çok modernleşme ve modernleşmenin iktisadi boyutu kapitalizm (kapitalizm neden bireyselleşmeyi ister? sorusu da burada dursun) ile birlikte sık sık telaffuz edilen terimlerden biri olurken aynı zamanda bazı ideolojilerin de temel terimi olmuştur. Şimdi, hazırladığım görsel üzerinden birey ve toplum arasında ki yolculuğun denemesini yazıyor olacağım.


Bizler eğer ilk çocuk isek dünyaya geldiğimizde anne ve babamızla birlikte en az 3 kişilik bir aile oluyoruz. Evet buradaki 3 sayısı önemlidir. Çünkü en temel anlamda toplumu ifade etmesi açısından en az 3 kişi gereklidir. Dolayısıyla anne, baba ve çocuk aslında bir toplumu ifade eden en küçük birimi oluşturmaktadır. Yani aile "ben", "sen" ve "o"ndan oluşan bir toplumdur. Kısaca parçaların birleştiği bütün bir resmi ifade eder. Şimdiye kadar 'aile idik' anne, baba ve çocuk vardı birey vurgusu olmamıştı. (Görsel 1 Birey) Şekilde de görüleceği üzere birey vurgusu tek başınalığı ifade ediyor. Bir anlamda yalnızlığın kabulü oluyor ya da çekilecek kabuğu olduğu anlamına geliyor. (Görsel 2 Bireysel) Çocuğun büyüyüp kendine ait oda istemesi "bireysellik"ten; kendine ait kendi bağımsız bir alanının olmasını istemesinden kaynaklanıyor. Burada da evde bireysellik alanları oluşmaya başlıyor ve bireysellik "ben ve sen" ayrımının oluşması ve "ötekilerden" bağımsızlaşma anlamına geliyor. İnsanın kendi dairesi içinde olup, kimsenin o daire içerisine müdahale etmesine müsaade etmemek anlamına geliyor. (Hatta birey ve bireysellik terimleri "sanane" ve "banane" gibi söylemleri de beraberinde getiriyor. Çünkü birey ve bireysel kavramları toplumdan yalnızlaşmış ya da bağımsızlaşmış soyut bir sınır çizmektedir. İşte bu soyut sınır, bireyselliğin zirvesinde olan bir toplum için duyarsızlaşmayı da beraberinde getirme olasılığı yüksektir.)


(Görsel 3 Sen Ben) Birey her ne kadar "bağımsız" olsa da illa ki toplumsal ilişkiler içerisinde bulunması kaçınılmazdır. Bu nokta da birey bir başka birey ile karşılaşarak "sen-ben" ilişkisini kurması kaçınılmazdır. Bu "sen-ben" ilişkisi bir başka bireyin katılımı ile sen, ben ve o ilişkisine dönüyor. (Görsel 4 Grup) Burada oluşan bu üçlü bireylerin etkileşimleri bir "grup"u oluşturuyor. Bu grup bireylerin etkileşimlerinde ortak yönlerin (çıkarların) olduğu bir topluluktur. (Görsel 5 Toplum) Aynı şekilde farklı bireylerin farklı farklı başka bireylerle oluşturduğu farklı farklı grupların da birbirleriyle etkileşim halinde olmaları sonucu toplumsal ilişkiler meydana geliyor. Bu toplumsal ilişkilerin kuvveti aynı zamanda bireysel ilişkilerin de kuvveti anlamına geliyor. Eğer toplum olarak bireyselliğin soyut anlamda "sanane ve banane"ci tavrını içselleştirmiş isek doğal olarak toplumsal ilişkilerde zayıf ve duyarsız olacaktır. Bunu şunun için söylüyorum; örneğin kaza yapan birini görünce "amaaaan banane birileri mutlaka yardım eder" tavrı bireyselliğin banane'ci şeklini ifade eder. Çünkü burada ki kişinin ben bir bireyim söylemi benim bir sınırım bağımsızlığım var (banane) anlamına yakındır ve bu tavır "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" sözünü de söyleyen kişi olacaktır...


Son bir not olarak şunu da belirtmek istiyorum. Sosyal medyada veya dijital ortamda fazlaca kullanılan "paylaş ikonu (ben buna paylaş üçgeni diyorum)" da 3 noktanın birbiri ile ilişki kurmasını ifade eder (görsel 4 grup), hemen yanda görebilirsiniz...





Comments


Commenting has been turned off.
bottom of page