Dijitalleşmenin Toplumda Yansıma Biçimleri Üzerine Bir Deneme
Her çağın; insanı, yaşayış biçimi, üretim biçimi, iş yapma şekilleri, ifade biçimleri ve dilleri faklılıklar gösterir. Bu örnekleri genişletmek ve listelemek elbette mümkündür. Günümüze de bu bağlamda baktığımızda üretim biçiminin kapitalist, yaşayış biçiminin bireyselci, iş yapma şeklinin uzmanlaşmaya dayalı olması ve ifade biçimi yada dilinin de dijital olduğu söylenebilir. Bu örnek farklı biçimlerde farklı şekillerde kurulabilecek olsa da üzerinde duracağım konu dijitalleşme ile olan kısmıdır. Fakat dijitalleşme ile birlikte bilgisayar ve yazılım teknolojilerinden de bahsetmek gerektiğini söylememde fayda var. Ancak teknik detaylar yerine dijitalleşmenin topluma yansıma şekline daha çok yer vereceğim...
Dijitalleşme kendisinin de basitleştirdiği gibi en basit şekliyle sayısallaştırma, bir anlamda kodlarla ifade edilen ve bilgisayar denilen araç tarafından okunabilen verilerdir. Herhangi bir veriyi ya da bilgiyi sayısal hale getirme biçimidir. Bunu renkler üzerinden örneklendirirsek kırmızı bir gülden bahsederken o kırmızı renginin aslında bin bir türlü tonu vardır. Fakat bunu dijital ortama aktarırken kırmızı rengi dijital ortamda sayısal ifadelerle kodlamak gerekmektedir. Kırmızı renginin RGB kodu 255 0 0 iken kırmızının bir tonu olan ateş tuğlası renginin kodu 178 34 34'tür. Kısaca bilgisayardan yani dijital ortamlardan baktığımız tüm her şey buna benzer şekilde sayısallaştırılan kodlardan oluşmaktadır. Bir örnek olarak da bilgisayarlarımız 0 ve 1 olan bu iki sayıya göre çalışmaktadır. Yani bilgisayar için evet ya da hayır durumu vardır. Sosyolojide "ya o ya öbürü" diye ifade edilen pozitivist bir yaklaşıma benzediği söylenebilir. Oysa insanın olduğu hatta canlının olduğu ya da atomların olduğu yerde bu kadar basite indirgenecek bir durum söz konusu bile değildir. Özellikle atom çekirdeğinde yer alan ve rastgele (onunda bir düzeni olduğunu düşünüyorum) hareket eden elektronun dahi 0 ya da 1 gibi kesin bir hareket durumu söz konusu değildir. Kısacası kullanılan dil başka bir deyişle ifade biçimi ya da kavramlar insanın düşünme biçimini de ciddi şekilde etkilemektedir...
İnsanın kelime haznesi denilen o düşünce kumbarasında sadece "evet ve hayır" kelimesi varsa düşünme biçimi ve koca dünyası bu iki kelimenin ifade ettiği şeyin dışına çıkmayacaktır. Dijitalleşmeye bu bağlamda baktığımızda her şeyi sayısallaştırması devamında sanallaştırması sonrasında da basitleştirmesi; konuşulan dil ve kavramların da benzer şekilde sadeleşmesi ve basitleşmesiyle birlikte ciddi bir düşünce zayıflığı ortaya çıkmaktadır. Burada dijitalleşmeye karşı olduğum sonucu ortaya çıkmasın. Dijitalleşme ve sanallaşma çağın ruhu haline geldiğine göre bunun toplumsalda ki yansıması da dijitalleşmenin ve sanallaşmanın kendisi gibi basitleştirilmiş bir toplum olacak şekilde ortaya çıkacaktır. İnsan yaşadığı zamanın ruhundan izler taşımaktadır. Bilgi çağı, dijital çağ ya da bilgisayar çağı olarak adlandırılan günümüzde de insanlar ve toplumlar bu çağın ruhundan izler taşımaya başlamıştır. Yani dijitalleşmiş sanallaşmış ve bir bakıma da basitleşmiştir...
Görsele baktığımızda bir dijital saat ve bir analog saat görülmektedir. Ayrıca veriler arası bağlantı yollarının olduğu gösteren dijital bir dosya ikonu, bir dünya ve galaksimizde yer alan güneş sisteminin dönüşünü simgeleyen çizim görülmektedir. Dijital saat ve analog saat arasında oldukça ciddi bir tasavvur farkı vardır. Dijital saatte sadece 12:00'ı gösteren basitleştirilmiş ve öncesi sonrası belli olmayan bir durum söz konudur. Bir anlık da olsa derin bir düşünmeye ve tasavvur etmeye imkan vermemektedir. Analog saatte ise durum biraz farklı işlemektedir. Çünkü analog saatteki akrep ve yelkovanın dönüşü bir anlamda dünyanın kendi etrafındaki dönüşüne, dünyanın güneş etrafındaki dönüşüne, ayın dünya etrafındaki dönüş zamanlarına atıfta bulunacak bir tasavvuru gerektirebilir. Bu bakımdan çocukların genellikle ilk olarak dijital saati öğrenmesi oldukça basittir. Ancak çocuklar analog saati öğrenmekte bir bakıma sıkıntı yaşadığı görülmektedir. Ama elbette tam tersi bir durumda söz konusu olabilir. Örneğin 13:45 yazan dijital saatin analog saatte hangisine denk geldiğini zihinsel olarak düşünmek de zor olabilmektedir...(*)
Günümüzde toplumlar dijital zamanın ruhundan izler taşımaktadır. Kompleks düşünme, bütüncü düşünebilme, multidisipliner yada interdisipliner düşünebilme ve tasavvur etme becerilerimizin toplumsalda ki yansımaları oldukça zayıflamıştır. Bunun elbette kullandığımız dil ve kavramlarla da oldukça yakından bir ilgisi vardır. Kelime ve kavramlarımız sadeleştikçe basitleştikçe tefekkür ve tasavvur biçimimiz de bir hayli sadeleşir ve basitleşir. Tefekkür yerine düşünce demek, talebe yerine öğrenci demek, tasavvur yerine zihinde canlandırma ya da tasarım demek elbette oldukça basite indirgemek olacaktır. Böylece zihinsel ve düşünsel dünyamız da bu oranda sadeleşecek ve basitlecektir. Kısacası dijitalleşme günümüzün bir anlamda ifade biçimi olarak düşünüldüğünde topluma yansıması dijitalleşmenin özüne benzer şekilde olacaktır. Toplumlar dijitalleşti, sanallaştı ve basitleşti...
(Bu yazı dijital ortamda rahat okunabilmesi için kısaltılmış ve sade bir şekilde yazılmıştır.)
(*)Zeyni Özmen ders notlarından faydalanılmıştır.
Comments