Çok klasik bir ifade olan "çok okuyan mı bilir çok gezen mi bilir?" sorusunun pozitivist paradigma ile olan bağlantısı kendi zamanı için uygun bir yaklaşım olabilirdi. Ancak artık çok okuyan mı çok gezen mi bilir sorusunun tek taraflı bir cevabı yoktur. Zira zamanın ruhu ve zamanın paradigması artık değişmiştir. "Siyah mı beyaz mı" mantığı yada "ya o ya öbürü" mantığı günümüzde oldukça yetersiz bir düşünme mantığı olarak ifade edilebilir. Çünkü bu yaklaşım ve düşünce biçimi olaylar ve olgulara bakışta da birçok şeyin gözden kaçmasına neden olmaktadır. Özellikle kuantum fiziği ile birlikte bu durum bilimsel olarak da farklı bir boyuta taşınmıştır. Atom altı dünyasında bile "ya o ya öbürü" mantığını yansıtan bir durumun yer aldığı gözlemlenmemiştir. Bunu bilgisayar teknolojisi örneği ile açıklamak yerinde olacaktır. Bilindiği üzere bilgisayarların çalışma mantığında kullanılan 1 ve 0 değerleri ile işlemler yapılır. İşlem ya 0'dır ya da 1'dir. Bu mantığa göre işlemler gerçekleşir. (bit ve byte gibi çok teknik terimlere girilmeden ifade edilmiştir.) İşte dijitalde ki bu mantık insanın düşünme biçimine ya da paradigmasına sirayet etmiştir. Fakat insan söz konusu olunca bu mantık çoğu zaman yanıltıcı olmaktadır. Zira bir taşa tekme atsanız fizik kuralları içinde ileri doğru yön alacakken bir canlıya ya da insana tekme atsanız sonucu kestirmek "ya o ya öbürü" mantığı ile çözülemeyecektir. Ama kuantum fiziğinde ki mantığa göre "hem o hem öbürü" mantığının varlığı görülmektedir. Aynı anda "1 de olabilir 0'da olabilir". Bunu kestirmek pek mümkün değildir.
"Çok okuyan mı bilir çok gezen mi bilir" sorusuna da bu bağlamda bir cevap verilebilir. Yani bunun net ve tek yönlü bir cevabı olmamalıdır. Seyahat kavramında da aslında benzer bir durum vardır. Seyahat etmek denilince akla ilk gelen iş seyahati, tatil ve gezi gibi kavramlar olur. Evet kuantum fiziğinde ki örnek gibi akla ilk gelen çağrışımlar da doğrudur. Fakat seyahatin bir de alt çağrışımları vardır ve hiçbir şey tek yönlü olacak kadar basit değildir. Seyahat ya da gezi denilince illa bir yerden bir yere gitmekmiş gibi algılamak düşünce ve kavramsal dünyamızı daraltan bir durumdur. Bununla ilgili internetten bulduğum bir görseli de paylaşmak istiyorum. (Hangi kitap olduğu bilgisine ulaşamadım)
Burada da ifade edildiği gibi yol ve yolculuk kelimesi üzerinden farklı bir düşünme sağlanmış. Yolculuktan ne anladığımız ile ilgili olarak alt çağırışımların da değiştiği görülmektedir. Zaten kullandığımız kelime ve kavramlar bizim anlam ve algı dünyamız açısından oldukça önemlidir. Kullandığımız kelime ve kavramlara farklı çağrışımlarının olduğunu düşünerek bakabilirsek dünyamız da değişmeye başlayacaktır. Bunun için kelime ve kavramlara bakışımız değişirse dünyamız da değişmeye, şekillenmeye başlayacaktır. Erciyes Üniversitesi Sosyoloji bölümünden hocam olan Prof. Dr. Beylü Dikeçligil mezuniyet konuşmasında "Çünkü biz hayata nasıl anlam atfediyorsak kendi dünyamızı öyle kurarız" demişti. Aynı durum burada da geçerli öncelikle kullandığımız kelime ve kavramların ne anlama geldiği ve hangi çağrışımları yaptığını incelersek kendi dünyamızın nasıl şekillendiğini de anlama fırsatımız olabilir. Bir devrim yapıldığında ilk değişenlerden birisi dildir. Bu bağlamda kendi içimizde yapacağımız bir devrim varsa bunun kullandığımız kelime ve kavramlardan başlaması yerinde olacaktır. Bu bağlamda seyahat, gezi ve okumak gibi kelimeleri yeniden düşünmek ve bağlamlarını incelemek yerinde olacaktır. Düşüncelerde de seyahat edildiği anlamını yüklemek aslında düşünsel dünyanın kapılarını da açarken seyahat kelimesine başka bir boyut kazandırmaktadır. Yine benzer bir şekilde okumak kelimesine sadece yazılı olan şeyleri okumaya ilave olarak; insanı okumak, doğayı okumak, kainatı okumak gibi anlamlar yüklenirse yine okumak kelimesi de bambaşka bir boyut kazanacaktır... Kısaca kullandığımız kelime ve kavramların bağlamlarını ve anlamlarını yeniden düşünerek de bir seyahat gerçekleştirmiş olabiliriz. Kavramlara seyahat etmiş oluruz. Benzer şekilde düşüncelerde seyahat etmiş oluruz...
Comments